ÖĞRETMEN VE YETENEK
Bireylerin yeteneklerini keşfetmede ve geliştirmede ortaya konulan tutum ve davranışlar bireyin, henüz oluşmakta olan kendini tanıma, kendini keşfetme, kendini ifade etme çabasına destek olur nitelikte sentezlenmelidir. Anne baba olmanın yanında özellikle öğretmenlik mesleği, çocuklarla geçirilen zamanların çokluğu sebebiyle onları analiz edebilme gibi çok da hoş bir güzelliği birlikte barındırır.
“Çocuklar en önemli evrelerini öğretmenleriyle geçiren birer oyun hamurudurlar .”
Günümüzde kadının sosyo-ekonomik statü kazanma zorunluluğu ile kadın -annenin çalışma hayatı ve ekonomik koşulları, anne ile oyun oynayan, koklaşan süt çocuğunu ne yazık ki okul/ gündüz bakımevi /anaokulu ile daha 2 yaşında, hatta bazen daha da erken evrede tanıştırır.
“Çocuğun erken evrede okul ile tanışması; eğer anne baba ile birlikte bir sistemle olmuş olsa çocuk için mükemmel bir güzellik olurdu.”
Ancak eğitim sistemimiz ve ekonomik koşullarımız şuan için bunu mümkün kılmıyor.
Henüz “süt çocuğu” evresinde okula giden çocuk için bu hâlihazırdaki durumun en sağlıklı atlatılmasında, öğretmene büyük görevler düşüyor.
“Üstün Yetenekli bireyler için bu ilk evre normal çocuklara göre daha zor atlatılır.”
Yetenekli çocukların keşfedilmeyi bekleyen yetenekleri ile mücadelesi de tam bu evrede başlar. Kendisi bunu çok net tanımlayamaz ve doğru ifade edemez. Bu ifade edemeyiş, beraberinde nedeni belirlenemeyen bir uyumsuzluk olarak göze çarpar.
“Üstün yetenekli çocuğun ilk öğretmeni, bu uyumsuzluğu doğru analiz edemeyen bir öğretmense üstün yetenekli çocuk, ne yazık ki büyük kayıplar yaşayacaktır.”
Erken evrede okul ile tanışan çocuk için eğitim faktörü, böyle bir durumda olumsuzluk olarak çocuğun tüm hayatını etkileyen bir kâbusa dönüşebilir. Yetenekleri ile var olmayı kendi iç dünyasında hayal eden -kurgulayan çocuk, eğitim ortamında bunların farkında bile olamayan bir öğretmene kendini anlatamadıkça, kendini farklı biçimlerde ifade etmeye çalışacaktır. Örneğin huysuz tavırlar, çok konuşma, dikkat çekmeye çalışır davranışlar ya da kendini dış dünyaya kapatma, içe dönük tavırlar sergileyebilir. Buna rağmen çocuktaki bu farklı davranış biçimlerini doğru analiz edemeyerek, önlemini alamayan bir öğretmen, çocuk için bütünüyle şanssızlık olacaktır.
Yetenek keşfinde öncelikle aileye büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir; ancak yetenekli bir çocuk için aile ortamı da yetenek keşfinde her zaman bilinçlilik unsurlarını barındırmayabilir. Özellikle böyle ailelerde doğmuş çocuklar için öğretmen faktörü, yeteneklerin keşfi ve geliştirilmesinde daha önemli hale gelecektir. Hep duyduğumuz ama çoğu zaman işin önemliliğinden ziyade hamasetle benimsemeyi seçtiğimiz “hayatına dokunan öğretmen” ifadesi, tam bu konuyu özetler aslında.
Çocukların hayatına dokunmak ifadesi, bir öğretmen için onların yeteneklerini fark ederek ürüne dönüştürmek ve onlara yön vermek demektir gerçek anlamıyla.
Çünkü hayatına dokunmuşsanız bir insanın, özellikle de bir çocuğun; onu mutlu etmişsiniz demektir bu aynı zamanda. Ve seri, rutin bir yaşamı benimsemek zorunda bırakılmış bir insan için birden bire hayatında bir farkındalık, bir farklılık, bir bir bir…vb. diye sayabileceğimiz çokça güzellik yer almaya başlamış ve kendini fark ettirme ihtiyacı geniş ifadeyle kendini “ifade etme” dünya ile iletişim artık başlamıştır.
“Çocuk için bu durumun yerinde ve zamanında gerçekleştiğini var sayarsak, bütünüyle bir insanın hayatına dokunmuş oluruz.”
Erken evrede, ”aile içinde” yeteneği fark edilen çocuk, okul ortamlarına bu aile yetenek farkındalığı ile girdiğinde ve yetenek keşfedici eğitim yaklaşımı benimsemiş öğretmen /öğretmenler ile karşılaştığında; yetenek ve çocuk kavramları anlamını tamamıyla bulacaktır. Yetenek keşfedici eğitim anlayışı benimsemiş bir öğretmen, çocuğun eğitim hayatını biçimlendirirken aile ile bire bir iletişim içinde olmalı ve hatta aileyi eğitimin önemli bir parçası gibi görmelidir. Çocuğun her eğitim sonuçlu gelişim evresini -ürün, değişiklik, farklılık, iyileşme, geriye gitme, yerinde sayma- ve her anını aile-çocukla birlikte değerlendirerek yeniden planlamalı, paylaşmalı ve çocuğa-aileye yön vermelidir.
Yeteneklerin keşfi ve geliştirilmesinde öğretmen, çocuğun kendini fark etmesini mutlaka sağlamalı ve çocuğun ortaya koyduğu ürün sonuçlarını, çocukla birlikte değerlendirerek uygun dönütlerle desteklemelidir. Bu yaklaşımı uygulama sürecinde; öğretmen, ailenin çocuk hakkındaki söylemlerini ve değerlendirmelerini dikkate almalı ve eğitim sürecini aile ile birlikte yapılandırmalıdır. Ailenin, üstün yetenekli çocuklar ile ilgili bilgi ve tecrübeye ihtiyacı olduğunda uygun ortamlar ile aileyi yönlendirerek ve destekleyerek konuya hâkim olmalarını sağlamalıdır.
Yetenek, bir çocuğun dünyasında kendisi için en önemli şeydir. Bunun ailesi ve öğretmeni tarafından fark edildiğini ve desteklendiğini bilen bir çocuk için en doğru yetenek başlangıç evresi sağlanmış olacaktır.
Gerçek anlamıyla çocuğun hayatına dokunan öğretmen, en iyi öğretmendir. En iyi öğretmen, çocuklarla özel bir bağ kurarak onlara değerli olduğunu hissettiren, erken evrede yeteneklerini ürüne dönüştürmenin hazzını çocuğa fark ettiren öğretmendir.
Bunu her şeyin üzerinde tutmak ve bunu başarmak için her zorluğu göğüslemek ise bir öğretmeni gerçekten kutsî yapar.